SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3455 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِمَعْنَاهُ قَالَ أَوْ يَقُولُ أَحَدُهُمَا لِصَاحِبِهِ اخْتَرْ

 

Bize Musa b. İsmail haber verdi, bize Hammâd Eyyûb'dan, o Nâfi'den; Nâfi, İbn Ömer'den, İbn Ömer de Hz. Nebi (s.a.v.)'den önceki (3454.) hadisi ma'na olarak rivayet etti. (Bu rivayetinde):

 

"... Ama birisi arkadaşına; "seç (muhayyer ol)" derse müstesna" dedi.

 

 

İzah:

Bu rivayet önceki hadisin başka bir naklidir. Önceki hadis­ten farklı olarak bunda yukarıdaki cümleyer almıştır. Buna göre bu rivayetin tamamı şu şekilde olacaktır:

 

"Alışveriş yapanlardan her biri, birbirlerinden ayrılmadıkları müddet­çe arkadaşına karşı muhayyerdir. Ama birisi ötekine, seç (muhayyersin) derse müstesna."

 

Demek ki, önceki rivayetteki; "Ama satışta muhayyerlik bulunursa müstesna" cümlesi bu rivayette, "Ama birisi, ötekine seç derse müstesna" şeklindedir. Rivayetler arasında mana yönünden pek fark yoktur. Hattâbî, bu istisnanın; hadiste sözkonusu edilen muhayyerliğin, meclis muhayyerli­ği; ayrılmadan maksadın da bedenle ayrılma olduğuna delâlet ettiğini söyler.

 

Aynî ise şöyle der:

 

"Hattâbî; bu, meclis muhayyerliğinin sübutu konusunda en açık şey­dir. Bu söz, hadisin zahirine zıt düşen tüm te'villeri ortadan kaldırır, demiş­tir. Buna karşı ben de derim ki: Hattâbî'nin meclis muhayyerliğinin sübu-tundaki en açık şeydir, sözü, âkitlerden birisi icabda bulunduğu zaman öte­ki muhayyerdir; isterse kabul eder, isterse reddeder şeklinde anlaşılmalıdır. Ama, taraflar icab ve kabulde bulundukları zaman akid tamamlanmıştır. Mu­hayyerlik şart koşulmamişsa veya mal ayıplı değilse muhayyerlik sözkonusu değildir. Nesâî'nin, Semüre'den tahric ettiği şu hadis bunun delilidir:

 

Hz. Nebi (s.a.v.) üç defa: "Alışveriş yapanlar, birbirlerinden ayrı­lıncaya veya her biri akitten arzu ettiğini alıncaya kadar muhayyerdirler" buyurdu. Tahavî, "Rasûlullah'm bu hadisteki; her biri arzu ettiğini alınca­ya kadar sözü, taraflar için caiz olan muhayyerliğin akdin tamamlanmasın­dan önceki muhayyerlik olduğuna delâlet eder. Bu durumda, taraflar ara­sında, hadiste söz konusu edilen ayrılmanın, satıştan sonra bedenle ayrılma olduğunda ihtilâf yoktur. Ve yine müşterinin maldan istediğini alıp, isteme­diğini bırakmasının caiz olmayışında da ihtilâf yoktur" der.

 

Ben de diyorum ki; hadisteki ayrılmaktan maksat söz ile ayrılmaktır, bedenen değil. -Yani taraflar, alım satımla ilgili konuşmayı terkedinceye ka­dar muhayyerdirler.

 

Hattâbî'nin; bu mana tüm te'villeri ortadan kaldırır, sözü kabul edile­mez. Çünkü iki te'vil çelişirse hadis bırakılır, kıyasla amel edilir. Bu konu­daki kıyas; alışveriş akdinin kira ve nikâh akidleri ile kıyaslanmasıdır. Mu­hayyerlik, bu akidlerde akid bittikten sonra bedenen ayrılıncaya kadar de­vam etmediği gibi, alım satım akdinde de devam etmez. Bu akidler arasın­daki ortak nokta, hepsinin icab ve kabulle tamamlanmalarıdır..."

 

Görüldüğü gibi Aynî bu sözleri ile, Hanefîlerin görüşünü kuvvetlendir­meye çalışmıştır.